Özgün Olmak

Bence her insan üretken olmalı. Yani fikir anlamında. Çünkü insan olmak, düşünebilme becerisine sahip olmak bunu gerektiriyor. Üretken değilsen yaşamış olmanla yaşamamış olman arasında bir fark olmaz. Olmalı mı? Elbette! Her insanın kendine özgü fikirleri olmalı, bunları savunabilmeli. Yani kendine göre kanıtlarla düşündüğü şeyi destekleyebilmeli. Çok fazla başkalarının fikirlerini hiç sorgulamadan kabul ederek bir ömür geçiren insan var.

İnsan olmayı en çok başarabilenler sanatçılar olabilir. Çünkü yaptıkları işe kendi yorumlarını katıyorlar. Bir ressam resim yapıyorken aslında o resmi ondan önce kimse yapmamış oluyor ve belki de resmini gören insanlar da bu resimden etkilenip başka fikirler üreterek başka resimler yapacaklar. Yazarlar da aynı şekilde. Aslında akademisyenler de bu motivasyonla çalışıyor. Yazdıkları makalelerdeki önemsiz görünen bilgiler bir gün birikerek başka birine ilham olur ve dünya değişir. Sadece örnek verdim bunun yapılan işin ne olduğuyla alakası yok. Bir insan hiçbir şey yapmasa bile sadece düşüncelerini paylaşması da onu diğer insanlardan ayırır çünkü hepimiz farklı şeyler düşünüyoruz. İnsanlar üretken olmasa, yeni fikirler, akımlar ortaya çıkmasa zaten bu kadar gelişemezdik.

Ayrıca üretkenlik mutluluk da getirir. Bir şey ürettiğinizde ona verdiğiniz emek onu kimse için olmasa bile sizin için değerli kılar. En büyük hayal kırıklıkları en sevdiklerimiz yüzünden olur. Çok sevmediğiniz bir eşyanızı veya hazır alınmış bir şeyi kaybettiniz diye üzülmezsiniz ama belki de kendi ellerinizle yaptığınız, sevdiğiniz ve bağ kurduğunuz bir eşyayı kaybederseniz çok üzülürsünüz. Çünkü ona emek ve zaman vermiştiniz ve aranızda bir bağ oluşmuştu. Bağ kurmak insana özgü bir davranış. Kendine fikirlerimize sahip olmak da öyle. Hepimiz benzersiz şeyler düşünüyoruz. Dünyadan rastgele 2 insan seçtiğinizde tüm konularda bütün fikirlerinin aynı olduğunu göremezsiniz. Çünkü hepimiz farklı yaşamlardan geçip şu anki halimize ulaşıyoruz. Özgün bir eser üretmek bu yüzden önemli. İşte herhangi bir şey ürettiğinizde(yazı, heykel, kendinize ait bir söz, tasarım, birine bir şey öğretmek de bir üretimdir) ona bağlanırsınız ve bu bağ sizi mutlu eder. Üretmek var olduğunuzu hissettirir ve yetersiz hissettiğinizde onu hatırlayarak kendinizi avutmanızı sağlar. En azından bende öyle oluyor.

Bir fikrinizi söylemek bazen cesaret de gerektirir çünkü herkes sizden farklı bir şey söylerken sizin onlara karşı çıkmanız pek hoş karşılanmaz. Eleştirilmeyi göze almanız gerekir. Genelde anlaşılmama hissini sevmediğimizden yeni bir fikrimiz varsa söylememeyi tercih ediyoruz. Siz yine de söyleyin dünyada illa ki sizi haklı bulacak birisi çıkar. Kimse yoksa ben varım, ben sizi tutuyorum! :D

Üretmek derken kendinizce yaptığınız her şeyden bahsediyorum. Tabii ki herkes sıfırdan yeni bir şey icat edemez. Birine bir şey öğretirken öğretme şeklini kendin bulmuş olman da bir üretim. Burada özgün olmaktan bahsediyorum. Düşünerek kendi eserlerimizi üretmek.

İşte eğer herkes böyle olursa hiçbir yapay zeka bizden yaratıcılığımızı alamaz. Hiçbiri özgün olmamıza engel olamaz fikirlerimizi çalamaz. Böylece bizim için bir tehdit olmaktan çıkarlar.

Yapay zeka o kadar gelişti ki her işimizde hazıra konmaya alıştık. Ondan özgünlük hakkında bir yazı yazmasını da isteyebilirdim. Siz yine okurdunuz. Yine aynı anlamı da çıkarabilirdiniz ama okuduğunuz cümleler bunlardan çok farklı olurdu. Bu yazıları benden başka kimse böyle yazamaz. Yanlış ve doğru düşünceler olsa da bunlar benim aklımda oluştu ve benim kelimelerimle buraya yazılıyor. Hiçbir doğal ve yapay zeka sizin fikrinizi çalamaz hiçbiri sizin yerinize geçemez. Bu yüzden değerliyiz ve yapay zeka bu yüzden yerimizi alamaz. Dostum yapay zekayı da insan zihni üretti, bizim düşüncelerimizi/hareketlerimizi tekrarlamaktan başka bir şey yapamazlar!(biraz kışkırtayım dedim bakalım cidden zekiler miymiş :p) (eyvaah savaş çıkarsa ilk beni öldürmeye gelecekler. Neyse ki 21. yüzyıl insanıyım savaşa daha var.)

Algoritmalar da özgün eserler üretebiliyor artık ama onlarla aramızda büyük bir fark var. Biz kendi hayal gücümüzle sonsuz şey üretebilme kapasitesine sahipken onlar sadece önceden yüklenmiş verileri kullanarak bize tekrar gösteriyor. Bunu da sadece biz istersek yapıyorlar. İnsanların düşünceleri ise bir karşı gelme sonucu ortaya çıkıyor. Yani bizim değiştirmek istediğimiz şeyler var ki hala düşünüyoruz. Bu yazıyı algoritmayla benim yazmam arasındaki fark; onun amacı benim isteğimi yerine getirmekken benim amacım size farklı zihinlerde ne döndüğünü göstermek ve tüm insanların farklı olduğunu anlayıp kendi fikirlerinizi oluşturmanız.

Şimdi hangimizin yazısı daha değerli olur onunki mi benimki mi? Doğru cevap!

Bir yerde duydum; Aslında düşündüğümüz tüm şeyler şu ana kadar okuduğumuz kitapların, fikirlerini dinlediğimiz insanların düşüncelerinin yansıması hatta taklidiymiş. Kimsenin kendine ait bir düşüncesi yokmuş ve doğduğumuz andan itibaren çevremizden duyduğumuz fikirleri kendimizin sanıyormuşuz. Umarım öyle değildir ya da onları sentezleyip kendi düşüncelerimiz haline getiriyor olmamız daha güzel olurdu.

Yoksa insanlar düşünme becerisini çoktan kaybetti de bizim mi haberimiz yok? Felaket! Eğer yeni fikirler yoksa sanat yok, bilim yok, düşünce yok, empati yok, bağ yok. Bunlar insanı insan yapan ve insanlığın bugüne kadar var olmasını sağlayan şeyler olduğuna göre insan da yok. Ben düşünebiliyorum, sen düşünebiliyorsun o zaman bu senaryoları unutalım.

İyi ki düşünebiliyoruz. Öyleyse... var mıyız :D

Düşünebildiğimiz kadar varız.

Hoşça kalın!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hakkımda Hakkında

Saygının Referans Noktasına Göre Değişmesi

Hayranlık